Abdullah Muradoğlu


Tukidides Tuzağı.


İran ve Suudi Arabistan arasındaki her geçen gün yeni gelişmelerle artan gerilim bir savaşla sonuçlanabilir mi? Suudi Arabistan kaynaklarından gelen açıklamalar gerilimin bir savaşa yol açmayacağı şeklindeyse bile savaş göz ardı edilemeyecek kadar ciddi bir ihtimal. Ancak ABD ve Rusya için “İran Suudi savaşı” şu an için riskli görünüyor. ABD petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle Rusya'nın daha fazla güç kaybetmesini ister. Ayrıca ABD “kaya gazı” ihraç etmek için mevcut durumun sürmesini daha uygun bulur. Rusya ise petrol fiyatlarının yükseldiği bir ortamı arzu eder ve böyle bir fırsat çıktığında bundan yararlanabilecek durumda olmak ister. Öte yandan İran bir savaş durumunda petrol üretimi daha da yavaşlayacağından daha fazla zarar ihtimalini gözetmek durumunda. Suudi Arabistan'ın petrol üretimini hızlandırmak suretiyle fiyatları düşürme politikası İran ve Rusya gibi ekonomileri petrole bağlı ülkeleri zayıflatıyor. Suudi Arabistan'ın petrol fiyatlarını düşürmesi aslında kendi ekonomisi için de büyük kayıplara yol açıyor. Bu şimdilik tahammül edilebilir bir kayıp gibi gözükse bile mevcut durum devam ettiği takdirde içerde çok ciddi sosyal ve siyasi problemlere sebebiyet verebilir. İran'ın “Hürmüz Boğazı”nı kapatması halindeyse “Basra Körfezi”nden petrol çıkışı durur. Bu ise hem İran'ı hem de Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerini zora sokar. Bundan enerji bağımlısı olan Avrupa ve Japonya ile ekonomisi kriz sinyali veren Çin de olumsuz etkilenir. Zamansız bir İran Suudi savaşı “Dünya sistemi”ni allak bullak edebileceği için ABD ve Batı Tahran ve Riyad üzerindeki diplomatik baskıyı artıracaklardır. İki devlet arasında doğrudan bir savaştansa “vekalet savaşları” Batı'nın çıkarlarına daha uygun. Ancak bu girişimler sonuç vermeyebilir ve bölgeyle sınırlı kalmayacak daha büyük çapta bir savaşın yolu açılabilir. İran ve Suudi Arabistan arasındaki gerilimin nedenlerinden biri de ABD'nin dayattığı nükleer anlaşmayı İran'ın imzalamasıydı. Yaptırımlardan kurtulacak bir İran'ın bölgedeki gücünün artacak olması Riyad'ı kaygılandırıyor. Vaziyet bu noktada iki ülke için “Tukidides Tuzağı”dır. Modern tarih biliminin babası olarak kabul edilen Tukidides Milattan önce 431 404 yılları arasında Antik Yunan'daki şehir devletleri arasında çıkan “Peleponnes savaşları”nı anlatan kitabıyla tanınıyor. Kendisi de bu savaşlara katılan Tukidides Atina ve Isparta arasındaki savaşı kaçınılmaz kılan sebeplere dikkat çeker. Buna göre Peleponnes savaşlarının asıl sebebi Atina'nın yükselen gücünün bölgede en etkin güç olan Isparta'da yarattığı korkuydu. Savaş Yunanistan ve Makedonya ile sınırlı kalmadı. Batı Anadolu'daki şehir devletleri ve Persler İranlılar de taraf oldular. Bölgeye huzur ve sükun getirmeyen bu savaşlar antik Yunanistan'ın altın çağını sona erdirdi. “Tukidides Tuzağı” kavramıysa ABD'li siyaset bilimci Graham Tillet Allison'ın geliştirdiği tezle meşhur oldu. Bu teze göre yükselişte olan bir gücün aynı bölgede etkin diğer bir devlette korkuya sebebiyet vermesi savaşı kaçınılmaz kılıyor. Dışarıdan bir büyük gücün himayesi olmadan varlığını sürdüremeyecek nitelikteki Körfez devletçikleri Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerilimler de bir tür 'Tukidides tuzağı'nı andırıyor. Türkiye'nin bütün ihtimalleri bir bir elekten geçirerek vaziyet almasında fayda var. “Tukidides Tuzağı” bölge devletleri için “balık kapanı” olabilir. Balık kapanının balığın içine kolaylıkla girebildiği ama çıkamadığı bir düzenek olduğunu hatırlatmadan geçemeyeceğim.