Prof. Dr. Hamdi Temel


Kanser kader değildir!


Son yıllarda Kanser çok ciddi bir şekilde yayılmakta, bu nedenle kanserden korunmak ve tedaviye yönelik tüm dünya da ve Türkiye’de etkinlikler düzenlenmektedir. Hemen hemen her kurum, bu etkinliklere katılarak ya da destek olarak halkı bilinçlendirmeye çalıştılar. Çok da doğru bir etkinlikler zinciri. Emeği geçenleri ve bu etkinliklere destek olanları canı gönülden kutluyorum.

Türkiye olarak son yıllarda sağlık sektörünce çok ciddi adımlar atıldı. Dünyada ilk defa piyasaya çıkan ve sağlık sektöründe uygulanacak teknolojik aletler ile ülkem tanıştı. Uzman doktor ve sağlık personeli sayılarımızda müthiş derecede artış oldu. Bunları anlattıkça gurur duyuyorum. Hele de Avrupa’dan ve diğer ülkelerden ülkemize muayene ve tedavi olmak için gelenleri duydukça göğsüm de kabarıyor…

Fakat bunlar bizim için tabi ki yeterli değil. Önemli olan insanlarımızı hasta etmemek, daha sağlıklı yaşamaları için çözüm yolları bulmak ve onları bilinçlendirmek hem akademisyenlerin hem de sağlık kuruluşlarının ve görevlilerin birinci görevidir.

Kısaca kanserin tarihçesine bakacak olursak, ne yazık ki milattan öncelerine dayanıyor. Bu ölümcül hastalık için o zamanlar da bile “bir tedavisi yoktur” diye yazılmış. Eğer kanser hücreleri oluşmuş ise bunlar birikerek tümörleri oluşturuyorlar. İyi huylu tümör ise problem yok, çoğu zaman alınarak tedavi edilebiliyor ve genellikle de tekrarlamıyor. Kötü huylu ise bu tümörler kanserdir. Bu hücreler anormaldir ve kontrolsüz ve düzensiz bölünürler. Bu tümörler normal dokulara zarar verebilirler ve yayılırlar. Tümör kolonileri oluşur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer alanlarına yayılmasına metastaz adı verilir ve kansere yakalanan bir kişide uzun ve meşakkatli bir süreç başlar.

O halde öncelikle bu kanser belasına yakalanmamak için önlemler almak gerekiyor. Bende kendi alanım ile ilgili önerilerimi aşağıda sıralamak istiyorum. 

Her gün kullandığımız sayısız ürün, bardak, pet şişe, çatal, kaşık, suni köpükten yapılan kaplar, saklama kabı, oyuncaklar, kırtasiye ürünleri gibi şeylerde bisfenol A, ftalatlar, azo boyar maddeler, ağır metaller gibi maddeler içeriyor, yüksek ısıda gıda ve sıvılara nüfuz ediyor. Bu maddeler; troid, büyüme hormonu, östrojen ve testesteron hormonlarının üretimini azaltıyor. Plastiklerdeki bu hammaddeler obeziteye yol açıp, diyabet, astım kalp-damar hastalıkları ve karaciğer hasarına neden oluyor. Meme ve prostat kanseri riskini artırıyor.

Bu nedenle bu ürünleri kullanırken dikkat etmemiz gereken hususları aşağıdaki gibi özetleyebilirim;

Plastik kaplar veya pet şişeleri lütfen buzdolabına, özellikle de buzluğa koymayın, çünkü buz çözünürken kaptaki kimyasallar da çözünüyor.

 Arabada bırakılan pet şişelerdeki suları buzdolabına tekrar koyup soğutup içmeyin. Özellikle de Hamile ve bebeklere pet şişelerden su içirmeyin.

Eve alınan damacanalardaki suyu hemen cam kaba boşaltın. Evlerinizde cam malzemeler kullanmaya özen gösterin. Cam biberon kullanın.

Sıcak çay, kahve gibi sıvıların sunulduğu plastik bardak ve plastik karıştırıcıların kullanımından kaçının. Sıcak yemeklerinizi plastik kaplara koymayın.

Plastik kapları mikrodalgaya koymayın. Belediyenin suyuna güveniyor iseniz ve belediye bizim suyumuz güvenilir diyor ise, taze su dediğimiz akan suyu yani musluk suyunu tercih edin.

Kırtasiye ürünlerinde ise, TSE ve CE simgelerinin bulunmasına mutlaka dikkat edin.

Kokulu ve süslü oyuncak ya da kırtasiye ürünlerini çocuğunuza almayın.

Uçucu yapıştırıcıları çocuklarınıza çok kullandırmayın.

Ucuz ve markası belli olmayan ürünleri almayın.

Tabi ki yukarıda saydıklarımızı artırabiliriz. Bilinçli bir yaşamı tercih edeceksek bu bilgilere ihtiyacımız var ve uymak zorundayız. Manevi iklimimizi güçlendirirsek ve spor yapmaya zaman ayırırsak ya da en azından yürüyüş yaparak, asansör yerine merdiveni tercih edersek inşallah daha sağlıklı olacağız.

Unutmayalım Kanser kaderimiz değildir, biz gerekli önlemleri alırız, başımıza gelirse tevekkül etmesini de biliriz…