Haksız mıyım? Usta

Köşe Yazarımız İsmail Çölkesen'in Kaleminden

KÖŞE YAZISI 5.03.2023 13:42:00 0
Haksız mıyım?   Usta

Haksız mıyım? Usta oyuncu Kemal Sunal’ın yaşayan efsane Şener Şen ile başrolleri paylaştığı “Kibar Feyzo” filminin hafızalardan silinmeyen son sahnesini hatırlayın. Feyzo, hakim beye diyordu ki: “Hekim beyim;  Sen devletsin, sen bilirsin gayri hükmü sen ver gurban, suç kimde?” Aynı sahneyi yaşamak istemiyorsak önümüzdeki genel seçimlerde bin düşünüp, bir oy kullanmak gerekecek. Bakın altılı masanın geldiği duruma. Astılar, kestiler, kükrediler, gürlediler ve Reisin dediği gibi “oturdular, tartıştılar, dağıldılar” Üstelik ne dağılma. Bu dağılma uhuletle ve suhuletle olmadı. Darmadağın oldular. Meral Akşener’in 6’lı masaya bir ayağı ile tekme atmadığı kaldı. Biz Türkiye Cumhuriyetinin yeni yüzyılında geleceğimizi kreş çocukları gibi kavga eden 6’lı masaya mı teslim edecektik. İçerde ve dışadaki sayısız kumpaslara rağmen AK Parti Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu iktidarı olarak neden tarihe geçti? Biraz hafızaları zorlayalım şimdi. Haklı mıyım, haksız mıyım siz karar verin. Tedavi ücretleri ödenmedi diye hastalarımız, cenazelerimiz hastanelerde rehin kalmıyor muydu? Üniversitelerimiz, resmi kurumlarımız mini etek giyenlere serbest, baş örtüsü ile girenlere yasak değil miydi? Yaşını başını almış asker analarımız başı açık fotoğraf vermeyince Askeri hastanelerin kapısından geri çevrilmiyor muydu? Ak Parti; yaşlılarımız için birçok ekonomik imkan getirmeseydi kaç evlat anasına babasına bakardı? Yahu bir devlet düşünün ki yaşlı ananıza, babanıza bakmanız için size maaş bağlıyor. Eğer ananız babanız yatalak ise af ederseniz altına tutacağınız bezin parasına kadar ödüyor. O eskiden dışlanan yaşlılarımız şimdi bağlanan maaşları, bakım ücretleri ve karşılanan ihtiyaçları sayesinde el üstünde tutulmuyor mu? Daha neler neler… Gelelim yakın geçmişe. EYT diye direttiler EYT çıktı, bu kez “Emeklililikte yaşa takılanlar yine yaşa takıldı” dediler. Neymiş efendim 8 Eylül 1999 tarihinden önce olan kişiler EYT kapsamında yer alıyormuş. Bir gün ile üç gün ile ya da bir ay ile bu hakkı kaybedenlerin mağdur edildiği yazıldı. Yahu arkadaş siz sayı saymayı bilmiyor musunuz? Bu tarih hangi tarih olsa yine bir gün öncesi bir gün sonrası olmayacak mı? Yine mağduriyet var demeyecek miydiniz?Bu nasıl bir mantık dışı eleştiri. Gelelim depreme. Birçok Avrupa ülkesinden büyük bir yüzölçümünde etkili olan asrın felaketinde hangi süper güç sorunsuz bir deprem yönetimi yapabilirdi. Öyle böyle bir felakat yaşamadık ki. 130 atom bombası kuvvetindeki deprem felaketi, Türkiye'yi yasa boğdu. 110 bin kilometrekarelik bir alanı etkileyen üç büyük depremin etki alanı Avrupa'nın birçok ülkesinden daha büyüktü. Düşünsene bir ülkenin tamamı deprem felaketi altında. Böyle bir tabloda hangi süper güç dakikalar içinde sorunları silebilirdi ki. Bir değil, iki değil, üç değil tam 11 il tarumar oldu. Bir yandan  deprem diğer yandan olumsuz hava koşullarına rağmen devletin tüm imkanları seferber edilmedi mi? Art arda yaşanan deprem felaketlerinde eski birçok hastane çökmedi mi? Erdoğan’ın “hayalim” dediği şehir hastaneleri olmasa yıkılan eski hastanelerde hastalar nasıl tedavi edilecekti? Muhalefetin “ne gerek vardı” diyerek ağzına sakız ettiği deprem izalötörlü şehir hastanelerinde deprem sırasında bile en ufak bir hizmet aksaması yaşandı mı? Bir yandan canlar enkazdan kurtarılmaya çalışılırken, diğer yandan tam 11 ilde depremden etkilene vatandaşlar için yüzlerce düzenleme yapılmadı mı? Gerek kredi gerek kira ve taşınma yardımları gibi sayısız destekler depremzedelere sağlanmadı mı? Çizgi film kahramanı süperman bile bu sorunları bir anda çözemezdi. Elinizi  vicdanınıza koyup bir düşünün lütfen. Buna rağmen neredeyse depremin sebebi olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı göstermedikleri kaldı. Daha enkazlar kaldırılmadan bunlar seçim derdine düşmediler mi? Şimdi Erdoğan seçimi ertelemenin bir yolunu bulsa (istese bulurdu) “Sandıktan kaçtı” diyeceklerdi. Adam evi yıkılan depremzedelerin karşısına çıkıp  “bir yıl içinde yeni konutlarınız hazır” dedi ve hayır duaları aldı. Bunu bile depremzedeyi tehdit etti diye algılayıp siyasi malzeme yaptılar. Muhalefet partileri acıların üstünde tepine tepine “seçim seçim” dedi de iyi mi oldu. Bakın altılı masa dağıldı gitti. Bu süreçte seçime gitmek en çok iktidar partisine yarayacaktı. Bunu muhalefet partileri idrak edemedi. Şimdi bakın televizyonlara neredeyse deprem unutuldu. Bu millet sizi affetmeyecek altılı masa. Depremzede vatandaşlarımızın sorunlarını takip etmek varken düştünüz seçim derdine. Şimdi  iyi mi oldu? Diyelim ki altılı masa dağılmasaydı ne olurdu? Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek var mı? Ne olurdu biliyor musunuz? Bunlar hasbelkader iktidar olsaydı yine koltuk derdine düşeceklerdi. Sana kaç bakanlık verildi? ona kaç bakanlık verildi? hesapları yüzünden yine birbirlerine düşeceklerdi. Hizmet üretemeyince de “ne yapalım Erdoğan memleketi satmış, masanın örtüsünü bir kaldırdık ki ne görelim, para yok. Enkaz aldık” diyeceklerdi ve milletten fedakârlık üstüne fedakârlık isteyeceklerdi. Ve yine olan millete olacaktı. Şimdi soruyorum Kemal Sunal’ın dediği gibi “haksız mıyım” Gayri kararı siz verin gurban. Kalın sağlıcakla İsmail ÇÖLKESEN